2023, bizim için her yıldan çok daha fazla anlam taşıyor- heyecan ve umut içinde bekliyoruz. Bu yıl, hem Türkiye Cumhuriyetinin ikinci yüzyılına giriyoruz; hem de genel seçime gidiyoruz- ülkemiz ve doğal kaynaklarımızın sürdürülebilir yönetimini önceleyen yeni bir hükümet seçilebilir. Çünkü son yıllarda, Türkiye’nin her tarafında doğanın inanılmaz bir hızla yok edilmesi, ulusal/ uluslararası çevre koruma mevzuatının uygulanmaması, çok yetersiz kalan doğa koruma girişimleri ve tüm canlılara yapılan büyük haksızlıklar karşısında hayal kırıklıkları, öfke ve endişe duymaktan çok yorulduk.
Bu durum, bir yandan kötüleşen insan ve çevre sağlığını; diğer yandan tüm dünyayı tehdit eden iklim değişikliği tehlikesini körüklemesi açısından çok korkutucu. İnsan kökenli faaliyetler (orman ve diğer doğal habitatların tahribatı, endüstriyel kirlilik vb.) sonucu yaşanan iklim değişikliği üzerinde uzun yıllardır bilimsel araştırmalar yürütülüyor. Bu çalışmalara dayanarak, Avrupa Birliği başta olmak üzere, küresel ısınmanın gelecekte kaç derece daha artacağı; yeryüzünün doğal dengesi, habitat ve türlerinin bundan nasıl etkileneceği; ülkelerin ne gibi önlemler alması gerektiği öngörülüyor ve iklim değişimine karşı ulusal/uluslararası stratejiler geliştiriliyor.
Artık herkes, küresel ısınmaya bağlı aşırı sıcaklarda, aşırı yağışlarda, kuraklıklarda, kasırgalarda, sıcak günlerin sayısında ve yoğunluğunda ciddi bir artış olduğunun farkında. Sıcaklıkların artmasıyla toprak daha çok kuruyor; meteorolojik değişimlerle bazı bölgelere daha az, diğer bölgelere daha çok yağış düşüyor. Kuraklık ve yağış düzenindeki değişimler sonucu çok daha büyük ve sık orman yangınları yaşanıyor. Bilimsel araştırmalar, Ortadoğu ve Akdeniz Bölgesi genelinde görülen kuraklıklar ile iklim değişikliği arasındaki bağlantıyı ortaya koydu. İklim değişimi nedeniyle Akdeniz Bölgesinin ormanları, biyolojik çeşitliliği, sulak alanları, tatlı su kaynakları, ziraatı ve turizmi büyük bir risk altında bulunuyor.
Peki, bu riske karşı Türkiye neler yapıyor? Yıllardır, bizi yönetenlerden iklim değişikliğine karşı gerekli yaptırımları uygulamalarını bekliyoruz. Ancak tam tersine, bu büyük tehlike görmezden geliniyor, hiçbir önlem alınmıyor, küresel ısınmayı tetikleyici kararlara ve devasa inşaat projelerine tam gaz devam ediliyor.
Cumhuriyetimizin 100.yılını kutlamayı ve seçimleri beklerken; siyasi partilerin iklim değişimi stratejilerini, doğa koruma ve sürdürülebilir ekonomi programlarını çok merak ediyordum. Aralık ayı başında, CHP’nin 2. Yüzyıla Çağrı Toplantısında yeşil (enerji, ekonomi, teknoloji, sanayi) dönüşüm programı açıklandı. Geleceğimiz açısından çok önemli bu vizyon belgesi açıklamalarını dikkatle izledim ve umutlandım. Hayatının merkezine doğa koruma ve sürdürülebilir yaşamı yerleştirmiş bir seçmen olarak, verilen bu sözlerin gerçekleştirilmesini takip edenlerden biri olacağım. Zaten hepimiz bu dönüşüm programına, örneğin yaşadığımız şehirlerde alınması gereken (bazıları aşağıda sıralanan) önlemlere, yakından tanık olacağız;
i) kentsel altyapılarda yeşil dönüşüm (parklar, ormanlar sulak alanlar, yeşil binalar vb.),
ii) tüm şehirlerde ormanlar gibi karbon yutaklarının ve doğa koruma alanlarının arttırılması,
iii) İstanbul gibi mega şehirlerde daha fazla betonlaşmaya izin verilmemesi ve doğal habitatların restorasyonu,
iv) özel araç kullanımının azaltılmasını teşvik ederek toplu taşımanın yaygınlaştırılması,
v) yürüyüş ve bisiklet yolları gibi araç trafiğine kapalı alanların arttırılması,
vi) yukarıdakilerin hepsine bağlı hava kirliliğinin (sera gazları ve hava kirleticilerinin) azaltılması için gerekli diğer önlemlerin alınması vb.
CHP toplantısında, milyonların önünde iklim krizini anlatan Jeremy Rifkin ve parti sözcülerinin vadettiği yeşil endüstri (sanayide yeşil yatırım) için güçlü ve kararlı bir siyasi iradeye ihtiyacımız var. Evet, Türkiye’nin geleceği, bilime ve bilimsel araştırmalara dayanmalıdır. Evet, Türkiye 4. Sanayi Devrimini kaçırmamalıdır. Evet, ülkemiz fosil yakıtlara daha az bağımlı ve çevreye etkisi daha az bir ekonomi stratejisi uygulayarak gelişmelidir. Bütün bunlar siyaset ve/veya partiler üstü, evrensel hedeflerdir ve önemli olan hangi siyasi partinin ya da kimin söylediği değil, hayata geçirilmesidir- görebilmeyi dört gözle bekliyorum.
ÖBANET ailesi olarak bu umutlarla 2023 ve Cumhuriyetimizin 100. Yılını Kutluyoruz. Yeni yılın her birimize, Türkiye’ye ve biyolojik çeşitliliğimize iyilik ve sağlık getirmesini diliyoruz.
Sema Atay, Aralık 2022